15 Mart 2013 Cuma


Cem Yılmaz Taşkın Motorola Zoom Tablet ReklamıTürk Telekom Motorola Xoom’u Türkiye’de satmaya başladı. Bu olayı reklam kahramanı Taşkın’ın başrolünde olduğu bir videoyla da kitlelere duyurma yoluna gitti. Reklamda Taşkın elinde Motorola Xoom tabletle Türk Telekom mağazasının hemen karşısındaki mağazanın önünde, rakip tablet için kuyruk olmuş müşterileri cezbetmeye çalışıyor.

Reklamda her zaman olduğu gibi Cem Yılmaz tarzı ince espriler mevcut. Bunun yanı sıra iPad’e de ufaktan göndermeler yapılıyor gibi. Taşkın’ın ağzından Android kelimesini duymak hem biraz garip geldi hem de hoşumuza gitti. Kısacası, Türk Telekom’un Motorola Xoom reklamı gerçekten eğlenceli ve izlemeye değer. Merak edenler için video aşağıda yer alıyor.

Cem Yılmaz SON REKLAM Telekom Fiber Optik TAŞKIN ABİ

14 Mart 2013 Perşembe

Cem Yılmaz üniversite öğrencileriyle buluşuyor

Tüketicilerini uzaya götürmeye hazırlanan AXE, aralarında sosyal medya aracılığıyla başlattığı “#axesurpriziokulumda” yarışmasını kazanan Sivas Cumhuriyet Üniversitesi’nin de bulunduğu 5 şanslı üniversiteyi Cem Yılmaz’la buluşturuyor.

Yıldız Teknik, Anadolu ve 9 Eylül Üniversitelerinde gerçekleşen ilk “Axe Apollo ile Cem Yılmaz Söyleşileri” öğrencilerden yoğun ilgi gördü. Türkiye’den 1 şanslı gence uzay yolculuğuna çıkma şansı veren Axe Apollo Uzay Yolculuğu kampanyasının diğer sürprizi Cem Yılmaz oldu. Gösterilerinde Türklerin uzayla olan ilişkisini mizahi bir yaklaşımla ele alan ünlü komedyen Cem Yılmaz, oylama sonucu belirlenen üniversitelerde öğrencilerin sorularını kendi tarzıyla yanıtlıyor. 5 şanslı üniversitenin üçü Axe Apollo ve Cem Yılmaz ile buluştu! Yıldız Teknik Üniversitesi, Anadolu Üniversitesi ve 9 Eylül Üniversitesi’nde gerçekleşen etkinlik öğrencilerin yoğun ilgisiyle tamamlandı. Salonların tıka basa dolduğu “Axe Apollo ile Cem Yılmaz Söyleşileri”; Hacettepe Üniversitesi Sıhhiye Kampüsü ve Sivas Cumhuriyet Üniversitesi’nde devam edecek. Ünlü komedyen, soru-cevap şeklinde gerçekleştirdiği söyleşisinde “Uzayla olan ilişkimizi” her zamanki gibi esprili bir dille ele alarak izleyenleri aralıksız güldürmeyi başarıyor

Cem yılmaz Fundamentals Full izle




Videoları izleyebilmeniz için reklamı tıklayıp üye olmalısınız. 1 dakika bile sürmez.
Yakın zamanda daha ziyade yazdığı ve yönettiği filmlerle öne çıkan Cem Yılmaz‘ın 2010 yılında gerçekleştirdiği stand-up şov gösterilerinin derlemesinden oluşan film, ünlü oyuncunun bu sefer komedyenlik yönünü olduğu gibi beyazperdeye taşıyan bir yapım. “CM101MMXI Fundamentals” adıyla sergilenen gösterilerle aynı adı taşıyan filmin Ocak 2013′te sinemalarda olması planlanıyor. Tür: Komedi, Vizyondaki Filmler, Yerli Film Fragmanları
Yapım: 2012 - Türkiye
Yönetmen: Cem Yılmaz

CM101MMXI Fundamentals Cem Yılmaz FUNDAMENTALS (2013) , CM101MMXI Fundamentals Cem Yılmaz FUNDAMENTALS (2013) HD 480p,

10 Mart 2013 Pazar


Yaşamımız sırasında görüp yaşadığımız ancak üzerinde durmadığımız bir çok ayrıntıyı yine komik mizahi bir bakış açısı ile gözler önüne seriyor. Oyuncunun kendi yaşadığı komik, trajik bir dışında çok küçük öykünün, sanatçının mükemmel gözlem gücünü de görmenin mümkün olacağı bir çok öykü gösteride yer alıyor.   Yılmaz, çevresinde ve dünyada olup biten bir çok ilginç ve komik olayı da, kendi komedi anlayışına uygun olarak yorumluyor ve seyirci ile paylaşıyor. Kadın erkek ilişkilerinin, basit gibi görünen bir yemek siparişinin ve hatta bir cenaze töreninin ne kadar komik olabileceğini seyircisi ile paylaşan Cem Yılmaz, seyircilerine uzun yıllar unutamayacakları bir performans ile bol kahkahalı bir seyir vaad ediyor.

Videoları izleyebilmeniz için reklamı tıklayıp üye olmalısınız. 1 dakika bile sürmez.

Yorumum:
genelde sahnede gerçekleştirdiği gösterisini sinemada vizyona sokmasının asıl nedeninin maddiyat olduğu düşünülüyor ama ben öyle düşünmüyorum.Tabi ki para kazanmakda var bunun içinde ama Cem Yılmaz geçen sene Ferzan Özpetek ile katıldığı bir programda sahnede kendisini herkesin izleme imkanı olmadığını,stand up yapmayı bırakacağını bu nedenle son gösterisini sinemada vizyona sokup daha çok kitleye ulaşmak istediğini söylemişti.Dvd ile sinemada izlemek arasında büyük fark var.Sahnede izleyemeyenler daha düşük bir meblağ karşılığında sinemada bu keyfi yaşayacaklar.Çok fazla eleştirmek bence yersiz..

Osmanlı Padişahı\'nın iki kahramanı Vahşi Batıya göndermesini konu alan filmde \' Vahşi Batı \' nasıl \'Yahşi Batı \' olur hep birlikte izleyip göreceğiz


Videoyu izleyebilmeniz için reklamı tıklayıp üye olmalısınız. 1 dakika bile sürmez. Anlayışınız için teşekkürler.


Yorumum
Öncelikle belirtmek isterim ki güzel ve eğlenceli bir filmdi. Türkiye'deki ilk western filmi ve çok başarılı buldum. Şerifler hariç kovboy oyuncuları tam oturmuş özellikle Johnny Lesh karakterini canlandıran Mehmet Polat. Komedi bölümlerine gelirsek espiriler, küfürler, replikler, sahneler başarılıydı. Kızılderililerin ot içtikleri sahneye baya bir güldüm. :) Ot içtikten sonra kafalar güzelleşince şu replik hoşuma gitti. - Abi ayaklarım yok. + Bende var 2 tane canını sıkma. :D Aklımda kalan bu. Ayrıca Şerif William ( Zafer Algöz ) 'ün yolda yürürken önüne geleni vurduğu sahne baya bir güldüm. Komedisi ayrı Westerni ayrı bir film izlerken gerçekten keyif aldım. Cem Yılmaz'ın "GORA ve Hokkabaz" dan sonra ki izlediğim en iyi filmlerinden bir tanesi daha bu. Tavsiyemdir. 8.0

AROG Full izle A.R.O.G.

Yazar: Unknown | Tarih:01:47 |


G.O.R.A gezegeninde tutsak olan Arif'e büyük kin besleyen Komutan Logar, onu zaman makinesiyle bir milyon yıl öncesine gönderir. Taş Devri insanları, dinozorlar ve prehistorik kuşların yer aldığı AROG'da Arif'in yeni maceralara atılır.

Gora gezegeninde yaşadığı maceradan sonra yanında sevdiği kadın Ceku ile beraber dünyaya dönen Arif mutlu bir yaşam kurmuş, doğacak çocuğunun tatlı telaşı içinde yaşamını sürdürmektedir. Dünyada yaşam, mutlu bir şekilde devam ederken Gora gezegeninde de hain bir plan işlemeye başlamıştır. Logar ve has adamı Tihulu bu planın baş kahramanlarıdır. Logar, tüm evrendeki en büyük düşmanı Arif'den intikam almaya yemin etmiştir.
Arif'i öldürmenin basit bir intikam olacağını düşünen Logar daha acı verici bir yöntem bulmuştur, Arif'i 1 milyon yıl öncesine göndermek... Logar'ın kusursuz planı sayesinde 1 milyon yıl önce yaşayanlar da Arif ile tanışma fırsatına sahip olacaklardır. Tarihin taşlı, topraklı sayfalarında yaşanan, iyilerle kötülerin savaşına Arif'in katılması ile artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktır... Tarih kitapları yeniden yazılacak, belgeseller yeniden çekilecek, müzeler yeniden düzenlenecek...


1. seçenek
Videoyu izleyebilmeniz için reklamı tıklayıp üye olmalısınız. 1 dakika bile sürmez.
Anlayışınız için teşekkürler.




2. Seçenek
Videoyu izleyebilmeniz için reklamı tıklayıp üye olmalısınız. 1 dakika bile sürmez.
Anlayışınız için teşekkürler.


Yorumum:
Beklentiler çok büyük olunca insanların beğenisini kazanmak zordur. Arogda tam buna uygun bir örnektir. İnsanlar çok büyük beklentiler içine girinc arogda doğal olarak biraz vasati bir kategoride kalmıştır. Yoksa kesinlikle kötü diyebileceğimiz bir film değildir. Böylesi yarı absürd bir filmde mantık silsilesi arayan arkadaşlara en az cem yılmaz kadar gülüyorum. Yok 1 milyon önce dinozor yokmuş, yok Türkiye sınırları içerisinde hiç bir zaman dinozor yaşamamış. Ya böylesi bir filmde siz nasıl mantıklı çıkarımlar ararsınız? Harry potter yahut Yüzüklerin efendisi serilerinde böyle bir mantık aradınız mı? Bu film yarı-absürd bir filmdir kimse çıkıp mantıklı sonuçlar aramasın. Büyük oyunculuk ve büyük yönetmenlik büyük bedeller ister büyük eleştiriler alır. Cem yılmaz bu yolda adım adım ilerliyor


Cem Yılmaz Bifo Cem Yılmaz Orkestra Şefi Performansı Sırasında Yaptığı Esprilerle Salondakileri Kahkahaya Boğuyor. 10 Mart 2011 tarihinde Borusan Kültür ve Sanat Vakfının katkıları ile BİFO\'yu (Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası) konuk şef olarak ikinci kez yöneten ve izleyenlere unutulmaz bir gece yaşatan Cem Yılmaz ile BİFOnun eğlenceli klasik müziği izleyicilerle buluştu.


Videoyu izleyebilmeniz için reklamı tıklayıp üye olmalısınız. 1 dakika bile sürmez.
Anlayışınız için teşekkürler.


Yorumum:
Klasik müziği bu kadar seveceğimi asla tahmin etmezdim..
Ben bir klasik müziği sevmeyen insanım ama bu BİFO'yu baştan sona müziğiyle izledim. Çünkü Cem Yılmaz bunu bile izlenir hale getirmişti. Gerek inanılmaz esprileriyle gereksede tavırlarıyla çatlattı beni gülmekten. Ama asıl güldüğüm şey o grubun normal maestrosu olan ve ismini hatırlamadığım adamın alkışlama stili. O stil adamdan nefret etmemi sağladı(merak edenler baksın bnce). Ama burda en çok dikkat etmenizi tavsiye ettiğim kısımsa kemanlara yaptığı espriler. Buna puan vermek istemiyorum çnkü bu farklı bir şey.


Cem Yılmaz'ın mükemmel espri yeteneğinin sınırlarını çizdiği stand-up gösterisi. Gösterinin başında uyardığı gibi '' diyaframın patlama noktasına geleceği'' saptaması, gösterinin devamında doğruluğunu gösteriyor. Gülmek ucuz bir iş değildir, lükstür diyerek gerçekten çok önemli bir noktaya d parmak basarak bir bakıma kendisini birebir izlemeye gelenlere de mesaj yolluyor.


Videoyu izleyebilmeniz için reklamı tıklayıp üye olmalısınız. 1 dakika bile sürmez.
Anlayışınız için teşekkürler.





Cem Yılmaz'ı belki de diğer komedi göstericilerinden ayıran bir önemli nokta var. Cem Yılmaz sahneye sadece önceden hazırladığı esprilerle çıkmıyor, sahnede aniden de espri üretebiliyor. İşte mesleğinin ev hanımlığı olduğunu söyleyen kadınla, yedek subayla, askerliğini yapmayan gençlerle, tuvalate giden gençlerle ve niceleriyle bir komedi bombardımanına tutabiliyor bizi. Bu hem onun zekasını gösteriyor, hem de espri yeteneğinin ne kadar büyük olduğunu.
Ben Cem Yılmaz'ın bu komedi gösterilerini komedi filmlerine tercih ediyorum. Kendinin de dediği gibi ''kendimle çalışmak bana büyük bir zevk veriyor'' sözü, sahnede anlamını buluyor.
Morali bozuk olanlara, streslilere, gülmek isteyenlere Cem Yılmaz'ın bu gösterisi tavsiye olunur. Kendisinin esprili bir dille söylediği gibi '' bu alanda başarı 70 milyonda bir'' Ve o bir kişi de Cem Yılmaz. En azından göz önünde bulunanlar içinde...


İskender (Cem Yılmaz) hokkabazdır. Yani aslında sihirbazdır. Ama onun ve çocukluk arkadaşı Maradona'nın (Tuna Orhan) dışında herkes onun hokkabaz olduğunu düşünmektedir. İstanbul'dan hızla kaçmak zorunda kalan ikili, turne programına Sait'i (Mazhar Alanson) de dahil ederek büyük risk alırlar. Baba Sait, İskender'i takdir etmeyi uzun yıllar evvel bırakmıştır. Turne üçlüyü kaynaştırırken, aynı zamanda görkemli bir dağılmaya sebep olur. İskender, Maradona ve Sait, yol arkadaşları Fatma ile bir dağılıp bir toparlanırlar.




Videoyu izleyebilmeniz için reklamı tıklayıp üye olmalısınız. 1 dakika bile sürmez.
Anlayışınız için teşekkürler.


Yorumum:
Ben Hokkabaz filmini Cem Yılmaz'ın çok öncelerden haber verdiği '' Ben ciddi bir filmde de oynarım'' dediği film olarak görüyorum. Kimimize göre Av Mevsimi bilr ilktir, fakat Hokkabaz Cem Yılmaz'ın sinemasındaki çeşitliliklerinden biridir bana göre.
Öncelikle filmde kendisini bürüdüğü karakter gerçekten çok farklı. Arkadaşı da... Filmde neredeyse hiç küfür yok. Ama sırf Cem Yılmaz var diye ister istemez aniden komik bir söylem, komik bir hareket bekliyoruz.. Cem Yılmaz ( İskender) çoğu zaman bu beklentimizi kursağımızda bırakıyor, hatta %90 oranında bırakıyor. Güldüğümüz sahneler de sırf Cem Yılmaz'ın varlığından ötürüdür. Cem Yılmaz bu açıdan istediğini başarmış, filmi ve kendisini farklı bir havaya sokmuştur.
Filmin konusu da aynı şekilde çok farklı çok özgün. Talihsiz bir sihirbaz, ya da babasının deyimiyle ( Sait / Mazhar Alanson) Hokkabaz... Farklı hayalleri için, en çok da arkadaşı ile birlikte lazer tedavisi olarak gözlerini açtırmaları için çıktıları turnedeki hayalleri... Filmin belki de özgün noktası da işte bu nokta. Sonrası zaten ''olur'' dediklerimizdir.
Bu filmde hem Cem Yılmaz'ın oyunculuğu başarılıydı, hem de çok nadir beğendiğim Mazhar Alanson'un oyunculuğu... Gözlükler Cem Yılmaz'ın oyunculuğunu süslemiş, zenginleştirmiş gibiydi.. Bu büründüğü karakter de filme sıcak, samimi, lezzetli bir hava katmış, harika kılmıştır.

Evet, Hokkabaz filmi Cem Yılmaz'ın ''ciddi filmlerde de oynarım'' dediği filmdir, bunun habercisidir. Eminim ki Av Mevsimi ile devam eden bu macerası bizi çok şaşırtacak yapımlarla devam edecektir.

9 Mart 2013 Cumartesi


Anadolu’nun turistik kentlerinden birinde tüccarlık yapan Arif uzaylılar tarafından kaçırılarak G.O.R.A adlı gezegene götürülür. Arif, gezegenden kaçmak için uğraşır. Bunun için de uzaylı Komutan Logar’a karşı mücadele vermesi gerekir.Bunun için çok çaba harcar.Ve sonunda G.O.R.A.\'dan kaçar ve G.O.R.A.\'yı riyakar kumandan Logar\'dan kurtarır..

Videoyu izleyebilmeniz için reklamı tıklayıp üye olmalısınız. 1 dakika bile sürmez.
Anlayışınız için teşekkürler.

alternatif


Uzaylılar tarafından kaçırılma sahnesinin geçtiği kilimci bizim sokakta olduğu için çekim aşamalarını görebildiğim ilk filmdir :) Cem Yılmaz kalitesi.. Kim ne derse desin, Türkiye'nin en iyi komedyeni.


Cinayet masasındaki tecrübesi nedeniyle Avcı lakabının hakkını veren Komiser Ferman ile adı deliye çıkmış İdris baba-oğul kadar birbirine yakın iki polistir. Aralarına antropoloji mezunu bir çömez olan Hasan katılmıştır. Üçü öldürülen genç bir kızın katilini bulmakla görevlendirilir. Soruşturma sırasında uyuşturucu ticaretinden zengin bir işadamına kadar farklı insanlarla karşılaşacak bu üç polisin hayatı artık eskisi gibi olmayacaktır.


Videoyu izleyebilmeniz için reklamı tıklayıp üye olmalısınız. 1 dakika bile sürmez.
Anlayışınız için teşekkürler.






GERILIM FILMINDEN UMULAN HEYECAN VE (ILK BAKISTA) HAYAL KIRIKLIGI amerikan sinemasinda belki bu tür gerilim / polisiye filmlerin en ünlüsu DAVID FINCHER in SEVEN filmidir , bu tarz filmler hollywood iyi is yapan filmerdir.avrupa ülkerinde böyle tv fil mleri yapiyor,genis bütceli,heyecanli ve aksiyonu bol olan yapitlar bunlar.tabi ki avrupa ülkeler bu filmleri birbirne satigindan dolayi senaryolar hep daha heyecanli olmak zorunda , bu rekabeten dolayi cinayetler daha kanli ve katile giden yol daha macerali oluyor.KENNETH BRANGH bile (amerika ünlü olmasina ragmen) bu tür tv filmleinde oynuyor ama bu tv yapimlarin en ünlüsü MILLENIUM ÜCLEMESI, tv yapildigina ragmen sinemalarda bile gösterildi, basarisi büyük olunca, hollywood filmi david fincher tarfindan amerikan versiyonu cekecek, ve YAVUZ TURGUL böyle bir film yapmaya kalkinca, -AV MEVSIMIN özellikle fragmani, böyle bir tarz film oldugunu akla getiryordu- onun filmi daha muhtesem bekliyor insan, yani katili giden yol macera dolu olmali ve yavuz turgul un ustaliginda diger polisiye filmlerinden kat kat üstün bir film ,mesala ben YAVUR TURGUL un bundan önceki filmlerinde herseyden önce duygusaligini ve güclü karakterlerini begenen biriyim, filmlerinde insani duyguyu öyle ustalikla veriyor ki insan kendine acaba bir polisye filmini nasil olacak diye kendi kendine soruyor, bir baska akla gelen soruda : film yabanci filmleri gibi mi olacak, yoksa film poliye olmasina ragmen,tam bir türk filmi tadinda mi olacak ?filmin konu, bir kesilmis bir kolun kime ait oldugu anlasilinca faili bulmak görevinde olan polisin süphlilerden zanliyi ulasma cabalariyle baslar ve filmin görünen üc büyük karakter ordaya cikar ve bir ordak noktada bulusurlar FERMAN : böbrek hastasi esi (evvelden bir böbrek bulunmus ama esi daha genc bir hasta bekliyor diye, fedarlik yapip böbregi ona bagislamis, bagisladigi kiside o vicdan borcundan fermanin esine, evinde yardimci olur) ile yasayan basaka kimsesi olmadigindan tüm gücünü isini vermis bir kisidir, emekliligi geldigi halde isine hala dört ele sarilmasi bunu gösteryor. IDRIS:her ne kadar sakalar yapsada,sarkilar söylesede ve hep hayati ciddiye almayan bir kisi gibi davransada aslinda o da hayatta küsmüs biridir, esinin kendisini aldatigini anlayinca, her an patlayacak bir bomba haline gelmistir (bu yönüyle hem eskiya filmindeki baran hemde cumali yi hatirladir),eski esinin öldürmeye kalkar,onun sevgilisini döver ve polis mesleginden kovulmayi bile umarsamaz. FERMAN la IDRIS arasindaki fark,FERMAN hayatan hic bir beklentisi kalmamistir (esinine yeni/ikinci bir böbrek bulma ümiti olmadigindan), o sadece katili bulmak ister, IDRIS ise hale hayatan ümitlidir ve bu ümitler tek tek kirilinca gidikce cilgina döner , gerci o da katili yakalmak ister ama, yasadigi hayal kirikligindan dolayi, kanunlari ve bir polis olmasini tamamen unutmustur. BATTAL : eskiya filmindeki berfo benzeri bir karakter. battal, kendisiyle ve gecmisiyle övünen güclü bir karakter olarak gösterir kendini, babasin kendisine ögretigi nasihat, avci olmak ve avi gerekirse tuzak kurarak yakalmak nashiati övünerek anlatir ama alsinda av ve avci ögütü hayvanlardan cok insanlara olan avdir,battalin avi. kendi cikaran icin avci ol, gücün yetmeyince tuzak kur, saaden böyle zengin olmustur battal (veya battal gibileri).babasi bu avcilikla zengin olmustur -aga düzeni- ve sonunda oglu büyük sehirde bu ögütle basarli olmustur. cinayat idirsin son cilginligiyla cözülür, battal in evine hirsiz gibi girer ve herseyi anlatsin diye onu tehdit eder, ama bu delilik onun hayatina mal olur. bu olayi inceleyerek kendi ögütüyle (bakis acisini degistermek) yola cikar ve bu yol fermani battala götürür yani katil. CIKAN SONUC: hersey bir böbrek ugruna yapilmis, battal kendi kizi yasasin diye, bir fakir kizi av olarak görmüs ve onu kurban etmis. kendi kizi yasasin diye baskasin kizini öldürmüs, battal bu gercekleri kendi kizi duyar endiseiyle kendi canina kiyar (orson welles MR ARKADIN filmindeki gibi bir son, mr arkadin mazideki yaptigi kötülükleri kizi duymasin diye herseyi yapar ve sonunda kizi gercekleri ögrentigini duyunca kendi canina kiyar, iki karaktertede -battal/MR ARKADIN- ilginc olan, para hirsi yüzünden her kötülügü yapmayi kendinde hak görmeleri ama kendi kizlari buna duyar korkusuyla intihar etmeleri).ilk basta yazdigim gibi film her ne kadar gerilim / polisiye filmi gibi görünsede, aslinda YAVUZ TURGUL un öyle bir niyeti yok, mesala bir agatha christie tarzinda bir katil arayisi yok, senoryada o kadar karakter yok ve katilin kim oldugunu seyirci cabuk cevabliyor, gerilim filmi olarak düsünürsek aksiyon sahneleri az, bir arbayala kovalama sahnesi birde silahli bir catisma ve bu tür gerilim filmlerin en önemlisi, final sahnesi olur halbuki burda ferman ve battal finalde konusarak film noktalanir, oysaki bildik gerilim filmi olsaydi silahlar patlardi, kacisma olurdu ve filmin kahraman katile / sucluya giden yol heyecanli macera dolu olurdu. basta belirtigim gibi bu tür gerilim filmleri gibi olsaydi belkide tv gösterilmek üzere avrupadan istek gele bilirdi veyada amerikada yeni bir cevirim teklifi gelirdi (avrupa filmlerin cok basarli olanlar genelde hollywood tarafindan yeniden cekilir).filmi basarsiz bulan kisiler aslinda bekledigi aksiyon sahneler olmadigindan ve finali umuldugu gibi kanli olmadigindantir. BAKIS ACISINI DEGISTIRMEK (VE FILMIN BASARISINI GÖRMEK)önce fermanin ilk sahnesinde verdigi ögütü hatirlamak gerek - bakis acisini degistirmek - ve bu filmi birde baska taraftan görmek lazim, bu katil kim agatha christie tarzi romanlar ve filmleri begenildigi kadarda cok elestirigi almistir ve 1976 yillinda neil simon yazdigi senaryosuyla filme cekilen murden by death, bu tür yazarlari resmen dalga gectigi film buna bir örnektir, bastaki elestiri biri ölür sonra seyircinin karsisina bir dizi süpheli sunulur, ve sonuna kadar tahminler yapilir ve katil kimsenin süphelenmedigi birisi cikar, roman ölye kurgulanmiski sonu hep bir süpriz olur seyirci icin ve dahada önemlisi ölen kisi kim ve nasil biriydi kimseyi ilgendirmez, daha cok katil kim ve nasil kendini ele verecek sorusu sorulur, bu katil aramasi baslarken seyirci ölen kisiyi coktan unutmustur, cünkü ölen kisin görevi ölmekti ,ardindan kim üzülür diye kimse düsünmez ve ölen kisi son aninda neler cektiginide kimse sormaz, iste YAVUZ TURGUL tam bunun dersini yapiyor ve iste yavuz turgul farkida burda ordaya cikiyor ve bu ölen insan tüm film boyunca bir kez kisa bir flashbak sahnesi disinda hic görmedigimiz karsimisa ancak sesini duydugumuz kisi aslinda filmin 4. güclü ana karakteri, hersey onunla basliyor ve onunla bittiyor (filmin ilk ve son sahnesinde onun sesini duyariz, peki kim bu insan ? pamuk diye hic yasamadan ölmüs biripamuk hayatinda hep baski görmüs, dayak yemis, resmen iskence görmüs hic bir zaman insan yerine konulmamis bir genc kiz. baba evinde abilerinden dayak yemis filmin bir sahnesinde bu söylenir -kemiklerini kirdim ama olmadi,kardesleri sirayla dövdü- ve bir baska sahnede kizin dayak yemesine komsulari alismis denilir,(gönül yarasindaki dünya karakterini benzer bir hayat), bir zengin yaninda bir dönem rahat yasamis ama böbregi uguruna bu evde tutuldugu anlayina orden firar edmis ve belkide ilk defa hayata tek basina savasmak istemis, asit ömer diye kendi gibi hayatan dislanan bir tutunamayan bulsada, yine baba evindeki ortamda bulmus kendini, ezilen insanlarin hepsi iyi ve merhametli olmadigini belkide ilk asit ömerde görmüs. ömer onu uyusturu satmaya zorlamis, üstünde zigara söndürmüs ve bicaklamis, ve bu durumdayken zengin güc yine karsisina cikmis ama bu sefer zorbaliga bas vurarak, böbregin alinmasiyla kendi hayatida noktalanmis, kesik kolu ormanda bir bataklikta bulunur.bu acilarin tek bir bölümünü gören (en aci bölümünü ve isin icinde olan)doktor bile intihar eder.filmin basinda tek bir parca kolu görünen kizin yoksul ve kadin oldugundan dolayi cekmedigi aci kalmamis, ona hayata tek iyi davranan bir gay olmus. her ne kadar av mevsimi ferman ile battal arasinda gelisede aslinda asil av daha önce baslamis. battal gelin diye pamugu eve getirmis, babasinda aldigin ögüt av ve avci yani avci battal ve yarali ceylan pamuk maddi gücüyle bir tuzak kurmus, ama ilk bu sefer kaybeden olur ve bu büyük avci battalin sonu olur.odamda hayaller kurarim...hayalet olurum...ben hep masalara kacarim...ben hep hayalet olurum...dün gece ay vardi...sesler duyorum,korkmuyorum...burasi cok huzurlu, belki ondan...hep böyle yatsam...yeterki artik canimi yakmasinlar...söz bitti,sarkilar bitti...günes dogmayacak artik üstümüze...kar yagmayacak...iyilikte bitti, nefretde ne güzelik kaldi, ne cirkinlik...yaramiz artik kanamiyor...biz beyazlara büründük...biz gölgesiz kaldik annesi her halinden belli ayni acilardan geliyor, kizin öldügünü duyunca aglamaya cesaret edemez kocasin yaninda, gözyaslarini gizler,esi kizinin ölmü hak etigini söyler o da caresiz ses cikarmaz, ancak bir ogluda cinaytden tutuklaninca isyan etmeye baslar ve bu haykirisdan sonra ferman battaldan süphelenir, idris le konustugunda biz kurban degilizde neyiz diye sormasi bile onun artik uyandigini gösterir, cünkü ham kadin olarak hem kendi hem kizi ezilmis ve fakir olduklari icinde tüm aile battala köle olmuslar.asit ömer karakteri, gazetlerde ana haberlerde cok rastladigimiz bir karakterdir, acimasiz biri, uyusturucu ticaresi yapan yasadigi yokluktan bir an kurtulmak icin herkesi feda edeck birisi, kendisinden baska kimseyi sevmeyen ve sevemeyen biri.burda akla ilk gelen sokak cocuklari ve aile sevgisinden yoksun büyüyen cocuklar sonunda ne hale gele bildigini gösteriyor, asit ömer artik insanliktan cikmis merhamet yoksun birisi,kendi cikari icin hersey yapan biri.aslinda bunun insanlardan bir bakima intikam almak icin yapiyor yada öyle saniyor.SONUC OLARAK YAVUZ TURGUL UN SENARYOSU YÖNETMENLIGIYLE, UGUR ICBAK IN GÖRÜNTÜLERIYLE VE SENER SEN ILE CETIN TEKINDORUN OYUNCULUGYLA BASARLI BIR FILMama iki hatasi var filmin birincisi idris ve cömez meyhanede icerken, cömez kalkar ve gider, ardindan idris bir kol bulduk ne hale geldik der , burda anlamadigim, idris hayati önceden yerinde gitmiyordu, yani kolun bulmasiyla hayati karismadiki ve 2. cömez karakteri, film bitince bu karakter senaryoya niye konulmus diye sordum kendim, eger onun sayeinde polis olmanin ne kadar zor oldugunu göstermekse,turgulun buna ihtiyaci yok ki, eger yeni bir yönetmen olsada anlardim ama.......... eger cömez karakteri olmasaydi diger karakterler biraz daha ön plana cikardi (eger bu konuda baska düsünen kisiler varsa lütfen yazsin , cünkü ben bu karakteri bosa konmus oldugundan eminim).

Cem Yılmazın hızlı ve keskin mizahının ilk çıkışı olarak sahnelediği Bir Tat Bir Doku, klasikleşmiş bir komedi gösterisi olarak uzun bir aradan sonra şimdi yenilenmiş video ile tekrar sizlerle Cem Yılmaz'ı Ünlü yapan Türkiyede yapılmış en iyi stand-up gösterisidir.90'lı yıllarda gösterilen bir efsane.birçok esprisinin hala hatırı sayılır bir yeri vardır.

Yorumum Hayatımda en çok güldüğüm 3 saat 55 dk idi.Sütçü ve uzay yolu müthişti.Kesinlikle izleyin.

Videoyu izleyebilmeniz için reklamı tıklayıp üye olmalısınız. 1 dakika bile sürmez.
Anlayışınız için teşekkürler.

8 Mart 2013 Cuma

Videoyu izleyebilmeniz için reklamı tıklayıp üye olmalısınız. 1 dakika bile sürmez.
Anlayışınız için teşekkürler.

Altan, karıştığı kavga sırasında yıllardır görmediği kardeşi Nuri'yle karşılaşır. Nuri'nin çalıştığı ecza deposunu, uzun süredir açmayı planladığı bar için bir para kaynağı olarak görür. Çeşitli uğraşlardan sonra Nuri'ye tekrar yakınlaşmayı başaran Altan, farkına varmadan hem kendisini hem de Nuri'yi tehlikeli maceraların içine sürükler. Nuri ve Altan, her şeyin çok güzel olacağını umarak yaşamla mücadeleye devam ederler.
Filmden bir görüntü




Filmin başrol oyuncusu ve aynı zamanda trajikomik hadiselerin başına üşüştüğü Altan (Cem Yılmaz) bir kavga sırasında yıllardır görmediği ağabeyi Nuri (Mazhar Alanson)'nin ecza deposunu , yıllardır açmaya planladığı barı için kaynak olarak görmektedir. Altan sinsi hesaplarıyla Nuri'ye yaklaşır . Fakat kader Altan ve Nuri'nin başını hep tehlikeli maceralara sürer. Herşeyin çok güzel olacağını zanneden ikilimiz beraber ağlar , beraber güler

Yorumum

Cem Yılmaz'ın en iyi filmlerinden biri. Hayalleri olan genç bir insan sürekli yaptığı her işi batırmış. Sonunda açmanın hayaliyle yaşadığı Bar için bir lokantada yemek yerken çıkan kavgada yıllardır görmediği Abisinin çalıştığı ecza deposu ona kaynak olacaktır. Abisinin bütün uzaklaştırma çabalarına rağmen abisinin hayatının merkezine oturan Altan, Bir gece abisinin hayalleriyle yaşadığı Porsche marka spor aracı kapısının ününe getirerek işlerin fitilini ateşlemiştir. İstanbul'dan Bodrum'a kadar uzanan bu macerada 2 kardeş hiç beklemedikleri şeylerle karşılaşırlar. Altan Planlarını yapmıştır yapmasına ama büyük ve tehlikeli bir adamın ayağına bastığını farketmesi çok geç olacaktır. 10/10. Hayatın gerçeklerini anlatan sıcak bir komedi dram filmi Herşey Çok Güzel Olacak. Eğer izlemediyseniz çok şey kaçırıyorsunuz demektir.



Her Şey Çok Güzel Olacak

Filmin sinema afişi
Yönetmen Ömer Vargı
Yapımcı Mine Vargı
Senarist Ömer Vargı
Hakan Haksun
Cem Yılmaz
Oyuncular Cem Yılmaz
Mazhar Alanson
Müzik Mazhar Alanson
Görüntü yönetmeni Garry Turnbul
Stüdyo Filma-Cass
Cinsi Sinema filmi
Türü Dram, güldürü
Renk Renkli
Yapım yılı 1998, Türkiye
Çıkış tarih(ler)i Türkiye: 27.11.1998
Süre 105 dakika
Dil Türkçe
Her Şey Çok Güzel Olacak, 1998 Türkiye yapımı güldürü filmidir.
Ömer Vargı'nın yönettiği filmin yapımcılığını Filma-Cass adına Mine Vargı üstlenmiş, görüntülerini ise Garry Turnbul çekmiştir. Cem Yılmaz'ın Mazhar Alanson ile başrollerini paylaştığı ilk sinema deneyimidir. Ayrıca Cem Yılmaz bu filmin senaryosunda da yer almıştır.
Konu [değiştir]

Film için ortalama olarak 150 kişi çalışmıştır. Çekimler 7,5 hafta sürmüş ve 26 farklı mekanda çekilmiştir. Asım Noyan karakteri için oluşturulan ev 1500m² büyüklüğünde bir otopark iken Yaşar Kartoğlu önderliğindeki ekip tarafından 250m² lik bir eve dönüştürülmüştür. bu işlem için 18 ton çelik kullanılmış ve filmden sonra sökülerek eski haline getirilmiştir. Müslüm Duralmaz (Cem Yılmaz) karakterine ait mekanlar Saklıköy Country Club’ta çekildi. Tabut sahnesi ise İzmir Ege mahallesi kullanılmıştır. Ve ilk olarak Gece uçuşu bir film için kullanılmıştır. İlk kez 1:2,35 sinemaskop gösterim formatı uygulandı. Filmde yaklaşık olarak 170 kişi rol almıştır. Bu kişilerin 70 kadarı profesyoneldir.,


İstanbul'da oto hırsızlığı yapmakta olan bir çetenin reisi bir kovalamaca sırasında intihar etmek üzere olan birinin evine sığınır.Hayatını kurtardığına inandığı bu kişiye iş vermek ve hırsızlığa teşvik etmek ister.Yaptığının büyük bir hata olduğunu kısa sürede anlayacaktır.

Yorumum

Türk sineması adına böyle başarılı filmleri görmek gerçekten güzel.Yılmaz Erdoğan Cem Yılmaz gibi seyircinin nabzını çok iyi tutuyor.Kahkaha tufanı yaratan bir konusu var diyemem ama çok harika ve diilerden uzun süre düşmeyen espileri ve kaliteli replikleri var.

Yılmaz Erdoğan'ın izlediğim en iyi filmiydi herhalde. Yeni izleme fırsatı buldum ve hemen en beğendiğim iki replikle açmak istiyorum.

- Üzeyir abi. sen dilsiz değilsin neden konuşmuyorsun ya.
- Bir zamanlar çok konuştum. Faydasını görmedim sonra bıraktım.


- Süpermen naptın sen.
-İsim kullanma be Asım abi.


biri dram türünde biri komedi türünde iki beğendiğim repliklerdi. Diyaloglar özelliklende vapur sahnesi çok iyiydi. Konusu iyi işlenmişti yanlız müzik biraz daha işlenseymiş dram türünden iyi bir film olabilirmiş. Komedi ağırlıklıydı ve Cem Yılmaz'da rolünü hakkıylan yerine getirmişti. Finali beklediğim gibi bitmişti doğrusu.
En beğendiğim sahne ise ilk başlardaki Yılmaz Erdoğan yani Asım'ın bir kadınla yatması sonucu  kadının kocası evde yakalayınca pencereden atladı diye arkasından atlayıp Asım'ın dolaptan çıkmasıydı. Bir başka sahnede kızı Nazlı'nın Daha iyileşmedin mi. Asım'ın sen merdivenden düş sonra.. kızın ise sen merdivenden düştün mü. Peki dayağı ne zaman yedin espriside iyiydi :)
Yılmaz Erdoğan çok büyük bir sanatçı aslında kafayı yordumu insan çok iyi şeyler düşünebiliyor aslında.  Biraz sağlam kafa ile çalışma ile aslında çok iyi yapımlar gelebilir işte sadece para ümidiyle çekilmese ah şu Filmlerimiz biraz emek verilse  neyse başarılı bir yapımdı...



Cem Yılmaz Arı Barry Benson’ ı Seslendiriyor

DreamWorks Animation’un yepyeni bilgisayan animasyon filmi harikası “Bee Movie”nin orjinal seslendirme kadrosunda birbirinden ünlü yıldızlar mikrofon arkasına geçtiler. Jerry Seinfeld’in senaryosunu yazıp seslendirmesine katıldığı filmde Oscar ödüllü oyuncu Renee Zellweger de (Cold Mountain, Chicago) seslendirme kadrosunda görev yaptı.

Film ülkemizde Arı Filmi adıyla, Türkçe seslendirilmiş olarak vizyona girecek. Filmde CEM YILMAZ Arı Barry Benson’ ı seslendiriyor
“Bee Movie”nin yönetmenliğini “The Prince of Egypt – Mısır Prensi”nden tanıdığımız Steve Hickner ile ilk kez bu filme yönetmenliğe soyunan Simon J. Smith ikilisi üstlendi. Yapımcılığını “National Treasure” ve “Kid”e imzasını atmış olan Christina Steinberg gerçekleştirdi. Senaryonun yazımında Jerry Seinfeld’in yanısıra, Barry Marder, Spike Feresten ve Andy Robin de görev yaptılar.
“Bee Movie”, DreamWorks Animation’un böcek temalı ikinci filmidir. İlki 1998 yapımı “KarıncaZ-Antz”dı.
Bu animasyon film için hazırlanan kısa fragmanda bazı sahnelerde gerçek aktörlerin oynadığı live-action tekniğine göre çekilmiş sahneler olduğu görülüyor. Bunlar arasında Eddie Izzard’ın yönetmenin portresini çizdiği sahne de var.

Bu film, fragmanında Paramount Pictures’ın da logosunun yer aldığı ilk DreamWorks animasyon filmidir. Hatırlanacağı üzere geçtiğimiz yıl DreamWorks Pictures’ın hisseleri Paramount Pictures tarafından satın alınmıştı.
DreamWorks’ün bir önceki animasyon çalışması “Orman Çetesi-Over The Hedge”in DVD’lerinde “Bee Movie”den bazı sahnelerin yer aldığı kısa bir tanıtımı var. Örneğin Barry’nin Vanessa ile tanışma sahnesi

Yahşi Batı Aziz Vefa CmYlmz

Yazar: Unknown | Tarih:02:15 |

Yahşi Batı, Ömer Faruk Sorak'ın yönetmenliğini, Cem Yılmaz'ın ise senaristliğini ve başrolünü üstlendiği 2009 yılı yapımı bir Türk Komedi-Western filmidir. Filmde Cem Yılmaz 1880 yılında padişah tarafından ABD'ye ABD başkanına (James Abram Garfield) Padişah'ın (II. Abdülhamit) hediyesini vermek üzere gönderilen Teşkilat-ı Mahsusa üyesi ajan Aziz Vefa'yı canlandırmıştır. Filmin sloganı, Burada yabancıları sevmezler… Yerlileri hiç sevmezler.



Posta Arabası Soygunu

Haydut: I said stop the carriage, you sonofabitch!
flashback
Ali: Ya Zeki Abi, bir baştan alabilir miyiz? Ben koptum biraz, posta arabasından sonrası yok bende.
Zeki: O zaman şöyle yapalım...
(Görüntüye Yahşi Batı DVD menüsü gelir, menüde altyazı kapatılır, dil Türkçe yapılır, film biraz geri alınır
Haydut: Lan arabayı durdurun dedik di mi avradını siktiklerimin! (Yolcular çığlık çığlığa arabadan indirilir. Aziz Vefa ters kapıdan inip saklanır.)

Johnny Lesh: Sayın yolcular, ben Johnny Lesh ve ekibim, yolculuğunuzun daha rahat geçmesi için sizleri birtakım yüklerinizden kurtaracağız. Bağırmak serbest, kahramanlık yapanı gömerim!
(Posta arabasının arkasına dolanan ikinci haydut, Aziz'i bulur. Eski usul piştovu dolduran Aziz ateş eder ama silah garip bir sesle barutu yakar, saçmayı bile fırlatamaz.)
Aziz: (Saçmayı piştovdan avcuna düşürürken) 150 yıllık silah!... İdareye yazdık, yenisini verin dedik, sikine takan olmadı!
(Saçmayı ikinci hayduta atar, ikinci haydut Aziz'i tuttuğu gibi öne getirir. Bu sırada Mary Ann'ın götürülmesine bozulan Jack silahına davranmak istese de Lesh onu vurur)
Lemi: Bana bakın biz taa İstanbul'lardan geliyoruz ve öyle boş kimseler de değiliz!
Haydut: (Alaylı) Belli! Buffalo Bill'in şovunda bile böyle kostüm görmedim! (Lemi'nin fesine vurur) Bu ne lan?!
Aziz: Festir, istersen (Elini kasıklarına götürür) kaval da var!
Haydut: Kes lan! (Lemi'nin fesini alır, Lemi panikler, Haydut elması bulur. Gözleri yuvalarından fırlar) Hiiiii!... Lesh! Var mı lan böyle bir şey!
Aziz: N'aaptın ulan!... N'aaptın ulan!... N'aaptın!
(Lemi Haydut'u geri çevirir)
Lemi: Yalnız biz Haramidere'den Çatapat Ahmet'in arkadaşlarıyız! Ona göre!
(Haydut usturasını çıkarıp bir hamlede Lemi'nin bıyığını keser)
Lesh: Hadi gidelim! Kızıllar'ın kokusunu almaya başladım!
Haydut: See you!
(Haydutlar toparlanıp gider)
Aziz: "Si yu" dedi... Siu'lar!
Lemi: Hayır efendim, hoşçakalın manasında dedi! See you! Görüşürüz!
(Aziz Lemi'nin yerdeki fesini alıp Lemi'nin başına geçirir)
Aziz: Çatapat Ahmet kim ulan?!
Lemi: Efendim, zaten ben bu adamın ismini ne zaman zikretsem başım belaya giriyor!
Aziz: Monşer adamı delirtme! Talimatname açık!Cereyan-ı tehlike-i vukuu, emanetlerin mabadınaa duhûlu!... Sarih!...
Lemi: Efendim, adilâne mi? Koca elmas!
Aziz: Ulan ben müptelası mıyım da 1000 doları götüme sokuyorum?!
Lemi: Onu bilemem efendim!
Aziz: Efendim?
Lemi: ...
Aziz: (Bağırır) Beyimiz kıçına kıyamıyo, burda kellemiz gidecek!!!
[düzenle]"Sır Tutarım"

Mary Ann: And, you sir, what do you do?
Lemi Galip: Secret!... Secret police...
Mary Ann: Oh!... I can keep secret!
Lemi Galip: (Muzip bir edayla) Sır diyor... Tutarım diyor...
Aziz Vefa: Bir molada duralım da tutarsın!
Mary Ann: Excuse me?
Aziz Vefa: Later...
Jack: Eherm... (Viskiyi uzatarak) Scotch?
Aziz Vefa: Ottoman!...
Lemi Galip: Bir yerde dursak da bir küçük su döksek...
Jack: Excuse me?
Aziz Vefa: Little water...
[düzenle]Susanne van Dyke Hakkında

Lemi Galip: Cık... Erkek gibi... Hiç sevmem!
Aziz Vefa: Alırım, hiç affetmem!
(Bir başka sahne)
Lemi Galip: Cık... Erkek gibi, hiç sevmem!
Aziz Vefa: Hee, erkek gibi! Şu sırta bak, aynı bizim Hamal Hasan!
[düzenle]Brokeback'li Buck Berry ve Şerif Lloyd

Şerif Lloyd: Ulan biz seni adamı vur diye getirttik sen kendine vurduracaksın civelek!
Buck Berry: Ay şerif, seni buraya çivilerim vallahi!
[düzenle]Şerif ve Chuck

(Fourty Rivers Oil Wrestling Championship'e Valinin de geleceğini öğrenen Şerif Lloyd, ofisinde kriz geçirmektedir)

Şerif Lloyd: Gosgoca Osmanlı Sultanı'nın himayesinde diyor!... Hemi de ben organize etmişim! Ben gendi eliminen goca elması nasıl vereceem!... Gendimi vuracaam (Silahını çeker) Gendimi vuracaam!
Betty Lloyd: Aman sen de ver gurtul bee!
Chuck: Kolay değil yenge, avize taşı gibi taş!
Lloyd: Ne dedin la sen? Ne dedin?
Chuck: A... a... avize taşı!...
Lloyd: Efferin lan Chuck!... Çak!
Chuck: Yapma şerif...
Lloyd: Lan bu sefer essahtan çak!
(Şerif'le Chuck yanlışlıkla yaralı elleriyle "çak" yaparlar. Canları fena yanar)
Lloyd: Babağan (Babanın) düşmanlarını sikiyim!... Avize taşı de mi?!... H-hhhhhhahahah... Aah... Ahhh!



Yorumum:
Öncelikle belirtmek isterim ki güzel ve eğlenceli bir filmdi. Türkiye'deki ilk western filmi ve çok başarılı buldum. Şerifler hariç kovboy oyuncuları tam oturmuş özellikle Johnny Lesh karakterini canlandıran Mehmet Polat. Komedi bölümlerine gelirsek espiriler, küfürler, replikler, sahneler başarılıydı. Kızılderililerin ot içtikleri sahneye baya bir güldüm. :) Ot içtikten sonra kafalar güzelleşince şu replik hoşuma gitti. - Abi ayaklarım yok. + Bende var 2 tane canını sıkma. :D Aklımda kalan bu. Ayrıca Şerif William ( Zafer Algöz ) 'ün yolda yürürken önüne geleni vurduğu sahne baya bir güldüm. Komedisi ayrı Westerni ayrı bir film izlerken gerçekten keyif aldım. Cem Yılmaz'ın "GORA ve Hokkabaz" dan sonra ki izlediğim en iyi filmlerinden bir tanesi daha bu. Tavsiyemd

Videoyu izleyebilmeniz için reklamı tıklayıp üye olmalısınız. 1 dakika bile sürmez.
Anlayışınız için teşekkürler.

Av Mevsimi, Yavuz Turgul'un yönetmenliğini yaptığı ve Türk sinemasının üç önemli ismi Şener Şen, Çetin Tekindor ve Cem Yılmaz'ı aynı yapımda buluşturduğu bir filmdir.
Bir cinayet araştırması sırasında hayatları altüst olan üç polisin hikâyesini anlatan filmin çekimlerine Nisan ayında başlanmış ve 3 Aralık 2010 tarihinde vizyona girmiştir.


Konusu

Tecrübesi, sezgileri ve takipçiliğiyle tüm teşkilatın “Avcı” olarak bildiği Ferman (Şener Şen) ile yalnızca bakışlarıyla bile lakabının hakkını veren “Deli” İdris (Cem Yılmaz) cinayet masasında görevli, baba-oğul kadar yakın iki polistir. Antropoloji mezunu, sessiz sakin Hasan (Okan Yalabık) ise bu ikiliye yeni katılmış bir “Çömez”...
Öldürülen genç bir kız onları uyuşturucu taciri Asit’le, Türkiye’nin en zengin adamlarından Battal Çolakzade’yle (Çetin Tekindor), kızın ağabeyleri Abbas, Vakkas ve daha birçok farklı insanla karşı karşıya getirecektir.
Hayatını eşine adayan, onun hastalığıyla boğuşan Ferman, boşandığı eşi Asiye’ye (Melisa Sözen) tutkuyla bağlı İdris, yeni mezun ve bu dünyaya yabancı Hasan... Çözmeye çalıştıkları cinayet, bu üç polisin hayatını değiştirecektir.



Yorumum:
AV MEVSİMİ: [SPOİLER] İlk önce hangisi olduğuna karar vermek lazım; av mı? avcı mı?
Av olursan, birçok avcı senin peşindedir. Hep aynı yöne kaçmaman (koşmaman) gerekir. Hep düz koşarsan kolay lokma olursun. Yönünü, yollarını değiştirirsen ilmiği kendi boynundan alıp avcının boynuna geçirebilirsin. Bunu yapmak için avcının rolünü, kusurlarını, oyunlarını öğrenmen gerekir. İşte o zaman sen avcı olursun avcı da av...
Avcı olursan, hedefini kaybetmemen gerekir. Avını hafife almaman, her hareketini her oyununu izlemen gerekir. Avını hafife alıp, sürekli ses çıkartırsan kovaladığını sandığın av bir gün peşine düşüp seni avlayabilir.
İşte o yüzden bana göre ne av olmak lazım ne de avcı. Avcı ve av’ı izleyen, her hareketlerini, oyunlarını izleyen 3. Kişi olmak lazım.
[Yani kısaca; burada ilk önce Çetin Tekindor (Battal) avcı konumunda Şener Şen (Ferman) ise av. Çetin Tekindor avını hafife alınca zamanla dengeler değişir. Tabi av olan Şener Şen yolunu (bakış açısını) değiştirince avcı konumuna geçer. Böylece Şener Şen avcı, Çetin Tekindor ise av olur.]
Olayları önceden tahmin edip, çözümleyebilmenize rağmen yine de gizem havasını yitirmeyen bir yapım. İyi seyirler dilerim

Arabalar Seslendirme Cem Yılmaz

Yazar: Unknown | Tarih:01:56 | , ,


UIP Filmcilik tarafından sinemalara dağıtılacak olan Disney Pixar’ın animasyon harikası, Altın Küre ödüllü Arabalar filminin macera ve yarış tutkunu sevimli arabaları 19 Ağustos’ta geri dönüyor.


Ünlü komedyen Cem Yılmaz, serinin devam filmi olan Arabalar 2 için filmin yıldızı Şimşek Mc Queen’in bir numaralı rakibi olan Avrupa’nın en ünlü yarış otomobili İtalyan Francesco Bernoulli’yi seslendirmek üzere stüdyoya girdi. Cem Yılmaz seslendirme deneyimi ile ilgili “Özgüveni yüksek ve en büyük hayranının kendisi olduğu bir İtalyan Formula şampiyonu yarış arabasını seslendirmek oldukça eğlenceli bir süreçti. Vizyon tarihini dört gözle bekliyorum.” dedi


Yönetmen Ferzan Özpetek, son filmi Sonra Ağlayacağım (Magnifica Presenza) ile 11 yıl sonra Türkiye'de kamera arkasına geçti. İtalya, İstanbul ve Mardin'de çekilen filmin oyuncu kadrosunda ünlü komedyen Cem Yılmaz da yer alıyor.

Filmleriyle tüm dünyada büyük beğeni toplayan Ferzan Özpetek, çekimleri ağırlıklı olarak İstanbul ve Mardin’de gerçekleşen yeni filmi Sonra Ağlayacağım (Magnifica Presenza) ile 11 yıl sonra Türkiye'de kamera arkasına geçti. Merakla beklenen filmin fragmanı da nihayet gün yüzüne çıktı.
Özpetek, Sonradan Ağlayacağım'da ünlü komedyen Cem Yılmaz'a da rol verdi. Filmde bir hayaleti canlandıran Yılmaz'ı şimdiye kadar hiç karşılaşmadığımız bir halde göreceğiz.

Filmin oyuncu kadrosunda Cem Yılmaz'ın yanı sıra pek çok Türk oyuncu ve Elio Germano, Margherita Buy, Vittoria Puccini, Giuseppe Fiorello, Paola Minaccioni yer alıyor. İtalya'da 16 Mart'ta vizyona girecek filmin Türkiye vizyon tarihi 30 Mart.

Arthur CMYLMZ seslendirdi

Yazar: Unknown | Tarih:01:47 | , ,

Bilgisayar animasyonu, ‘Arthur’, yeni serüveniyle tekrar beyaz perdede. 19 Şubat’ta vizyona girecek filmin Türkçe dublajlarıysa Cem Yılmaz, Ozan Güven ve Özkan Uğur’a ait. Cem Yılmaz Arthur’a, Ozan Güven Betameche’ye ve Özkan Uğur prens Maltazar’a ses verdi. 

Filmin yapımcısı ve yönetmeni Luc Besson. (Kültür Sanat)

Cem Yılmaz'lı sanat filmi

Yazar: Unknown | Tarih:01:42 | , ,



Annesini çok az gören, köyünde dedesi ve anneannesi ile kalan bir kız çocuğunun hikayesi, yapımcılığını Cem Yılmaz’ın üstlendiği “Zefir”. Kısa filmleriyle tanıdığımız Belma Baş ilk uzun metrajında ana öykü akışı, kamera kullanımı, çerçevelerin üç boyutlu düzenlemesi gibi şeyler konusunda şaşırtıcı derecede başarılı adımlar atmış. Ancak İran ve Uzakdoğu sineması hayranı olduğu için soyut evrenini somuta ve doğa görüntülerine teslim edince ikinci yarıda düşüşe geçiyor maalesef. Yine de ‘küreselleşme sorunu’nu ele alan bu yapıtı, ilk film olarak takdir etmek boynumuzun borcu…


Belma Baş, ilk filminde şaşılacak derecede ustalıklı görüntülerle çıkıyor karşımıza. Aslında bu özünde minimalist bir sanat filmi. Bu doğrultuda da Zefir adlı karakterin çevresindeki insanları öznel veya nesnel kullanış şekilleri bir hayli üç boyutlu ve özenli. Anlatmak istediği şey açığa çıktıkça ise bu şaşırtıcı kalite, bir anda yerini başka şeylere bırakıyor.

Akla yer yer Bresson’u, yer yer Nuri Bilge Ceylan’ı getiriyor

Öyle ki arka plana kadar tamamı net görüntülerle ‘dışarıdan gelen kadın’, ‘şelalede inek görme’, ‘dumanlı inek kaybolma’ gibi sahneler çok iyi halledilmiş. İnek gözünün yakın planının üç boyutlu hali de akla Bresson’un “Rastgele Balthazar”ındaki (“Au Hasard Balthazar”, 1956) eşeğin kullanımını, ineğin öldüğü kısım ise Tarkovsky’nin hipnotize edici yaklaşımını hatırlatıyor.

Çerçevelerinin ise Nuri Bilge Ceylan, Semih Kaplanoğlu gibi bu konunun ülkemizdeki başarılı temsilcilerini akla getirdiği söylenebilir. Ancak film; Zefir adlı köyde yaşayan bir kızın, annesinin gitmesiyle çektiği acının üzerine yoğunlaşmasıyla beraber bu görsel yapı çatırdıyor.


Hikayeyi ve tek boyutlu mesajı öne çıkarması zararına olmuş

Üstüne üstlük hikayesiz ilerleyen dünya bir anda içine yapma bir öykü alıyor. Bu sayede de aslında anne karakterinden şehri temsil etmesi için yerleştirilen yürüyüşçü kıza kadar bir ‘pastiş’ (başka şeylerden yapıştırma estetiği) dokusu hissediyoruz.

Aslında bu noktaya ulaşırken yönetmenin yapmak istedikleri, ilk 40 dakikada iyi işliyor. Ancak ‘Kahrolsun kapitalizm, yaşasın natüralizm!’ mesajını dingin sinemadan bağıra bağıra söylemeye geçince bir anda yerlebir oluyor.

İran ve Uzakdoğu sinemasının hayranı olmalı

Bunun ışığında da Uzakdoğu ve Asya sinemasında gördüğümüz ‘doğa görüntülerini filmin üzerine yerleştirme’ mantığının izini sürmeye başlıyoruz. Öyle ki bir anda bu kaliteli görüntülerin önünde netsiz bir örümcek ağı netleşiyor, bir salyangoz yürümeye başlıyor veya çok güzel diye çikolatalı mantarlar beliriyor. Karakterin bir anda kendini doğaya atıp ‘Annem gidip sanayileşmeye teslim olacaksa, bir daha hiç gelmesin!’ demek istemesi böylesi bir soyut dünyaya ihtiyaç duyuyor belki.

Ancak Baş’ın bu hedefinden ziyade İran sinemasının ‘doğa ile sanat sineması izleyicisini mest etme’ görüşünü yansıttığı söylenebilir. Öyle ki arka plan ile önplanı başarıyla kullanıp adeta ‘iki alanlı sinema dili’ yakalama ustalığını bırakıp böylesi imgelere teslim ediyor bir anda. Bunun devamında ‘Netsiz olan insan, net olan doğa görüntüsü’ odaklı bir görsel yapı akmaya başlıyor.

İlk film olarak yaptıklarını takdir etmek lazım

Bu noktadan sonra da düşüşe geçen film, haddinin üzerinde seyreden, daha doğru bir tanımla açıklamak gerekirse hikayesinin getirdiği noktada iğreti duran bir sonla bağlanınca, ilk film olmanın verdiği bütün açmazlara düşüyor. ‘Doğayla duygusallaşma’, ‘her şeyi yapabilirim’ isteği vs vs…

Ama yine de Belma Baş’ın ilerleyen dönemde buradaki kostüm kullanımından sanat yönetimine uzanan detaycı yapısıyla iyi işlere imza atabileceğini düşünebiliriz. Yani bir iz bırakıyor. Sadece natüralizm yapmak için duygusallaşmaması ve kendini kamerasına teslim etmesi dileğiyle. Burada akan şey belgesel değil kurmaca film öyle ki…

Künye:

Yönetmen: Belma Baş
Oyuncular: Seyman Uzunlar, Vahide Gördüm, Sevinç Baş, O. Rüştü Baş
Süre: 93 dk.
Yıl: 2010



En İyi Erkek Oyuncu Ödülü'nü kazanan Cem Yılmaz

4. Yeşilçam Ödülleri görkemli bir törenle sahiplerini buldu.


Törende En İyi Erkek Oyuncu Ödülü'nü kazanan Cem Yılmaz ise yine esprileri ile güldürdü.

Her yıl yaptığı esprilerle törene damgasını vuran Cem Yılmaz, yine esprileriyle davetlileri kahkahalara boğarken duygularını şu sözlerle dile getirdi:

"Beni bu filme seçen 35 yıllık ustam Yavuz Turgul'a ve 37 yıllık ağabeyim Şener Şen'e teşekkür ediyorum. İnşallah daha iyilerini alırım demeyeceğim, çünkü bu bana fazla bile. Yardımcı erkek oyuncu olan bana, erkek oyuncu ödülü vererek skandala imza attılar. İçimde buruklukla kabul ediyorum.. " sözleriyle, daha önceki ödül törenlerine göndermede bulundu.


Okuyanus Yayınevi, Cem Yılmaz’ın dört senaryosunu kitap haline getirdi. 'G.O.R.A.', 'Hokkabaz', 'A.R.O.G.' ve 'Yahşi Batı' kitaplarında sadece senaryo. Filmlerin henüz doğum aşamasında olduğu masa başı toplantılar; eskizler, düşünsel ve fiili taslaklar, set fotoğrafları, anılar da kitaplarda yer alıyor.


Okuyanus Yayınevi’nin sahibi Cem Mumcu, Cem Yılmaz senaryolarını kitaplaştırmalarının ardındaki nedenlerden birinin Türk sinema arşivine katkıda bulunmak olduğunu söylüyor. Üstelik "Uzun süre tek kaynak olarak kalacaklarını düşünüyorum" diyecek kadar iddialı.


CEM YILMAZ'IN İÇ DÜNYASINDAN İPUÇLARI
Bir değer neden de, filmlerin hazırlık aşamalarının Cem Yılmaz gibi yaratıcı bir kişiliğin iç dünyasına dair ipuçlarını içermesi. Cem Yılmaz’ın her bir senaryonun girişine yazdığı önsözlerde, perdede seyrettiklerimizin gerisinde neler yaşandığını öğreniyoruz. Üstelik büyük bütçelerle, gerilimlerle, zamanla yarışarak yapılan, içeriği komik olsa da prodüksiyonu ‘ciddi’ filmlerin eğlenceli taraflarını görebiliyoruz.


Okuyanus Yayınevi, 29. istanbul Kitap Fuarı’nda, Cem Yılmaz’ın senaryo kitaplarıyla ilgili bir söyleşi ve imza günü düzenleyecek. Söyleşi, 6 Kasım Cumartesi saat 11.00’de TÜYAP Interexpo Salonu’nda yapılacak.